Gerçeklik potansiyelimizin ne kadar üstüne çıkarsak, yapılabilecek şeyleri ne kadar büyük tutarsak, başarılarımız o kadar büyük olur. İnancımız ve gerçeklik algımız ilk ve en önemli adımdır.
Hayatımız her zaman planlandığı gibi gitmeyebilir. Her zaman başarılarla dolu olmayabilir. Bazen büyük adımlar atılamaz, kendinizi yalnız ya da hatalı hissedebilirsiniz. Ama kendinizi ruh halinize göre değil, kriter ve hedeflerinize göre hareket ettirirseniz, belki de o istediğiniz kiloya, işinize, arabaya, partnere ulaşabilirsiniz.
Etrafınıza bir bakın; hangi insan ile tamamen aynı hayatınız, hedefleriniz, dertleriniz var? Hiçbirisiyle değil mi? Birkaç benzerlik dışında hiçbir şey yok. Ama sizi özel yapan, sizi içten içe güçlü kılan, bu ulaşamadığınız veya elde ettiğiniz şeyler değil de ne?
Belki de sizi siz yapan, o bir türlü ulaşamadığınız için üzüldüğünüz kilonuzdur.
Veya bir türlü alamadığınız, çok istediğiniz eşyanız.
Sizi siz yapan; kusurlarınız, hedefleriniz, hatalarınız, başarılarınızdır.
Pes ederseniz, sizi siz yapan şeyi de kaybetmiş olursunuz.
Kendinizi dertleriniz ile sevin. Size verilmeyen sevgiyi başkasına da muhtaç kılmayın. Size verilmediği için başkasını aynı şeyden mahrum etmek, kendinize yaptığınız en büyük pişmanlık olacaktır. Çünkü onu vermezseniz, bunun sebebini sadece siz biliyor olacaksınız. Bunun verdiği vicdan azabı, zaten sizi uzun bir süre pişmanlıkla bırakır.
Çin atasözünde şöyle bir söz var:
“Bir adama balık verin, onu bir gün doyurursunuz. Bir adama balık tutmayı öğretin, onu bir ömür doyurursunuz.”
Bundan yola çıkarak bir örneklendirme yapalım:
Size balık tutmayı kimse öğretmedi diye, buna ihtiyacı olan insanlara bunu öğretmekten kaçınırsanız, kendinize, derdinize ihanet etmiş olmaz mısınız?
Dostoyevski’nin şöyle bir sözünü okumuştum:
“En büyük günahın, kendini yok etmen ve hiçbir şey uğruna kendine ihanet etmendir.”
Eğer o şeyi mahrum ederseniz, geçmişin acısını hiçbir şey uğruna gelecekten çıkarmış olursunuz.
Farklı bir yazımda, “Hayat her zaman %50’dir” diye bir alıntıdan esinlenerek bir yazı yazmıştım.
Bu, hayatımızdaki kararları o kadar etkiliyor ki… Hatalarınızın veya vazgeçmişliklerinizin sebebini çok iyi anlıyorsunuz.
Yapsanız da yapmasanız da bir tür pişmanlık yaşayabilirsiniz. Yaptığınızda, sürecinden ya da beklentinizin fazlalığından dolayı üzülebilirsiniz. Ama yapmazsanız, yaşanacak pişmanlığı bile merak edersiniz.
Hiçbir zaman geç kalmış değilsiniz. Hiçbir zaman yeniden başlamak için gecikmiş olamazsınız.
Ama yapmadığınız için birçok şeye geç kalmış olabilirsiniz.
En güzel planların başlangıcı belki 2, belki 5, belki de 7 yıl önceydi. Ama ikinci en iyi başlangıç, tam da şu andır.
Hiçbir şeyi sonraya bırakma:
Sonra kahven soğur
Sonra hevesin kaçar,
Sonra o kişi gider
Sonra o anı kaçırırsın
Sonra çiçekler solar
Sonra gün geceye döner
Sonra insanlar büyür,
Sonra aynı heyecanı yaşayamaya bilirsin,
Sonra hayat keşkelerinle gelip geçer…
Bu güzel alıntı ile sizi başarmaya ve zamanında her şeyin tadını çıkarmaya çağırıyorum.
Unutmayın ki, bir mum, başka bir mumu yakarken kendi ışığından hiçbir şey kaybetmez…