Yine o gün geldi! Çiçek fiyatlarının roket hızında yükseldiği, çikolata reyonlarının talan edildiği, restoranlarda “Sadece çiftlere özel” menülerin havada uçuştuğu meşhur 14 Şubat!
Kimileri için aşkın doruklara çıktığı, kimileri içinse “Ne gerek var ya, bunlar hep kapitalizm!” savunmalarıyla geçirilmeye çalışılan gün…
Öncelikle kabul edelim: Sevgililer Günü, bazıları için büyük bir heyecan, bazıları içinse büyük bir stres kaynağı.
Sevgilisi olanlar, doğru hediyeyi seçme telaşında. “Çok pahalı olursa gösterişçi mi olurum? Çok ucuz olursa değersiz mi hisseder? Çiçek alsam klişe mi kaçar? Çikolata alsam çok mu düşüncesiz olurum? Yoksa el yazısıyla şiir mi yazsam?” derken, zaten 14 Şubat’ın yarısı düşünerek geçiyor.
Sevgilisi olmayanlar ise genelde ikiye ayrılıyor: “Sevgililer Günü mü? O da neymiş?” diyerek umursamayanlar ve “Yine mi yalnızım?” diyerek Netflix’e gömülenler.
Ama şunu unutmayalım: Sevgililer Günü sadece çiçek, çikolata ve pahalı yemeklerden ibaret değil.
Asıl mesele, sevginin kendisi! İster sevgilin olsun, ister olmasın, bugün sevgi dolu bir şeyler yapmak mümkün.
Anneni ara, kedine biraz daha fazla mama ver, en yakın arkadaşına “İyi ki varsın!” de.
Çünkü kabul edelim, aşk dediğimiz şey sadece büyük sürprizlerle değil, küçük ama içten jestlerle de yaşanır.
Sevgililer Günü’nde sevgilisi olanlara mutlu anlar, olmayanlara ise bol bol indirimli çikolata dilerim!
Unutmayın, 15 Şubat’ta her şey yarı fiyatına düşüyor. Belki de gerçek kazananlar biziz!