Festina lente; özdeyiş ve oksimorondur. Roma imparatoru Augustus’un sıkça kullandığı bir prensipi olarak bilinen “yavaş yavaş acele et” manasına gelen bu kelime, hızlı hızlı haraket etmektense, yavaş olup devamlı olmanın önemini ön plana çıkarıyor.
Oksimoron; cümle içerisinde iki çelişkili, uyumsuz veya çatışan sözcüklerin bir arada kullanılmasına denir. Arapçada buna “ezdad” denir.
Sosyal mecralarda önümüze sıkça çıkan “devamlılık sorunu” okuduğumuz kadarıyla geçmiştede yaşanan bir problemdir. Bize dayatılan mükemmel olma algısı devamlı olamamamızın en büyük etkenidir. Mükemmel olmak zorunda değiliz, kusursuzca ilerlemek zorunda değiliz ve en önemlisi zorlamak zorunda değiliz. Kendimizi, etrafımızı, olayları, sonuçları zorlamak zorunda değiliz.
Bir şey istemediğimiz gibi gittiğinde, pes etmek yerine ders çıkarabilmek, nefret etmek yerine sevebilmek,kaçmak yerine kovalamak, sorunu ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır. Sorunu bulmak çözmeye en çok yaklaştıran eylemdir. Eğer ortada bir sorun varsa ve farkında olduğumuz halde devam ettirmeye zorlarsak, bir daha ne zaman o şeye başlamak istersek isteyelim her defasında başarısız oluruz. Şöyle bir yazı gördüm, “kırmayı reddettiğiniz zincirler, zamanla eviniz gibi hissettirir.”
Yukarıda açıkladığım kelimeden çıkarmamız gereken süreklilik anlamı sadece başarıda değil, aşk hayatımızda, iş hayatımızda, aile yaşantımızda yapmamız gereken şeylerin ilk sıralarındayken, yapamamamız sonucu bizi yoğun bir yıpranış ve hayal kırıklığı getirir.
Bunların yanında, sizlere verilen her bir nasihat, her bir öğüt, her bir tavsiye hayatınızdaki büyük yanlışlardan sizi uzaklaştırmaya yardımcı olur. Sizlere tavsiye verenler, sizden daha akıllı olduğu anlamına gelmez. Sizden daha çok hata yaptığı anlamına gelir. Unutmayın ki, herkes sizin dinlediğinizi dinleyebilir ama herkes sizin duyduğunuzu duymaz.
Kimse kusursuz değildir, olamazda. Dostoveyski’nin dediği gibi
“Yalanlarımız ortaya çıkmadıkça hepimiz dürüst insanlarız”