Esma Mızrak
Esma Mızrak

İnsana imtihan olarak özlemek yeter

Halil Cibran’ın bir sözü vardır:
“Bugünün kaderine ait en acı şey, dünkü sevincimizin hatırasıdır.”

Peki öyleyse, sevinçlerimizin verdiği gülüşler yüzümüzü kırıştırmasın mı? Hep olmayan şeyler uğruna mı ağlayalım? Biraz da elimizdekilerin, olmuşların, olmuş olmasının verdiği kıymetin tadını çıkarmayalım mı?

Bir şeyin değerini kaybettikten sonra anlamanın verdiği üzüntü, geri dönüşü olmayan bir acıyla eşdeğer olabilir. Eğer hâlâ kaybettiklerimize üzülüyorsak, elimizdeki onca kıymete nankörlük etmiş sayılmaz mıyız? Belki de gerçekten, olması gereken zamanda seversek, hatırlarsak ya da farkına varırsak; en azından kaybetme korkusunu yaşamayız.

Ama unutmayın ki, her ne olursa olsun, kaybetmek varoluşun doğasında yer alan bir acıdır ve her canlıyı yıpratır. Bunu bir rekabet ya da bir nesne olarak düşünmeyin. Bu bir insan olabilir, bir hatıra, bir hayvan… ya da yalnızca bir duygu.

Hani şu gerçekten hatırladıkça içimizi sızlatan, o anı taşırken duyguların tavan yaptığı zamanlar… Şimdi bulunduğumuz yerde yok olmuş, unutulmaya yüz tutmuş bir duygu ya da belki de bir insandır bu.

İnsan, başka bir insanın öksürük sesini özler mi? Özlemez demeyin… Özler, hem de nasıl! Şu an bile özlüyor. Belki birkaç saat önce, belki de dün özledi.

Cahit Zarifoğlu der ki:
“İnsana imtihan olarak özlemek yeter.”

İşte tam bu noktada insan perişanlaşır, ıssızlaşır, içine kapanır, hatta saldırganlaşır. Neden yaşandı diye değil, neden yaşanırken fark edemedim; neden yeterince bakamadım, neden gerektiği gibi sevemedim diye.

İnsan, geçmişte bir şeyi hatırlamak istediğinde, genellikle yalnızca güzel anıları çağırır zihnine. Eksik kısımları kendi kurduğu sahnelerle tamamlayarak kendini avutmaya çalışır. Çünkü insan, ne yok olmaya ne de yok olmuş bir şeyi kabullenmeye yatkındır.

Ama unutmayın:
Asıl yalnızlık, özleyecek hiç kimsenin kalmadığı andır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER