Araplara göre cehennem, fazlasıyla sıcak, kaynar sularla dolu büyük bir azap içeren yerdir.
Norveç mitolojisine göre ise cehennem, çok soğuk ve azabı soğuktan kaynaklıdır.
Neden mi ?
Çünkü Araplar yaşamları boyunca sıcaktan rahatsızlık duymuşlardır.
Norveçliler ise, soğuktan eziyet çeken bir toplumdur. Her toplum kendisini korkutan, canını acıtan şeyi benzetmiş değil mi ?
Peki ya, gerçekten dünyada ki cehennemimiz neresidir ?
Kalbimizdir. Bizi kısıtlayan, başarısız yapan, olduğumuz gibi davranmamıza engel olan tek şey kalbimizde. Yukarıda anlattığım alıntıyı bir sitede okumuştum ve beni çok etkilemişti.
Bize eziyet veren etrafımız, başarısızlıklarımız, kaygılarımız değil. Eğer kalbimizi kontrol edebilirsek bizi engelleyen hiç bir şey olmaz.
Osho “iyi insanlar cennete girer değil, iyi insanlar nereye giderse orası cennet olur” demiş. Biz neden kendimizin cehennemi olalım ?
Siz kendinizin cenneti olursanız, sizi uğrayan herkes iyileşir. Hayat durak gibidir, herkes aynı vagona biner ama hepsi farklı duraklarda iner.
Eğer birisi sana uğradıysa ve sonra gitmesi gerekirse, gittiği için üzülmek yerine geldiği için sevinin. Unutmayın neyi ararsanız onu görürsünüz.
“Senin baktığına herkes bakar, gördüğünü ise bir sen görürsün..” Arayışın neye nasıl baktığında saklı. Yüreği cennet olanları arayalım.
Bir alıntıda şöyle bir şey okumuştum; Zıt kutuplar aslında birbirlerini çekmezler.
İnsanlara benzeterek devam etmişti, birbirlerine zıt olduğu halde evlenen çiftler bir süre sonra zıtlaşmaya başlayarak birbirlerini iterlermiş.
Eğer bizim yüreğimiz cennet olursa, bize sadece bir süre uğrayan insanlarda onlara zıt düştüğümüz için yollarını ayırır.
Yani hayatımızdan çıkanlar için üzülmektense hayatımıza girenler için sevinmeliyiz. Sevin, sevilin, cennetimizi bulma dileği ile..