Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Servisler
Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Gözde Göktaş

“Ah Be Bizim Hayatımız Roman!”

Tekirdağ’ın küçük bir köyünde doğup büyümüş, hatta gençlik yıllarını da köyde geçirmiş bir kadın olarak, sizlere mavi gözlü kentimiz Tekirdağ’ımızı kadın gözünden anlatmaya geldim.

Tekirdağ… Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısı, köftenin başkenti, medeniyetin beşiği…

Bir kere Tekirdağ’da yaşamak, denize aşık olmak demek. “Kız sen ne ara kalktın da sahile indin?” dedirten o sabah yürüyüşlerini bir düşünün. Rüzgâr saçını karıştırır, martılarla göz göze gelirsin.Karnın acıktığında eski bir lokantada köftenin en iyisini yersin. Baktın yapacak bir şey kalmadı, hop atlar İstanbul’a gidersin. Her yere yakındır Tekirdağ ve bir o kadar da her yerden her şeyden izole.

Şiir gibi şehir aslında, okumasını bilene…

Tekirdağ gibi küçük bir şehirde yaşamak, bir yandan “oh mis gibi deniz havası, her yer bağ bahçe” dedirtirken, diğer yandan “bu ne mahalle baskısı, nereye geldik biz?” dedirtebiliyor. Hele kadınsan, işte o zaman bir tık daha zor.

” Elde Yok Avuçta Yok!”

Tekirdağ’da kadınsan iş bulmak hem kolay hem de zor. “ Ah be kızım, buldun da ne oldu? Ayda üç kuruş alıp eve de yorgun argın geliyorsun.” derler. E haksız da değiller. Çünkü benzer pozisyonda başka bir şehirde çalışan arkadaşın senin iki katın maaş alıyordur muhtemelen. O kış tatili için kayak yapmaya giderken sen ancak kar küresi alabilirsin aldığın maaşla. Tekirdağ’da kadınların okuma oranı yüksek olsa da kırsal kesimlerde genelde hala hayvancılık, çiftçilik, ev hanımlığı rolü biçilir kadınlara. Sanayi bölgesi olduğundan dolayı fabrikalarda iş bulmak kolay. Ancak masa başı dediğimiz beyaz yaka ya da daha üst pozisyonlarda kadınları ne yazık ki çok az görebiliyoruz. Çalışırsan, maşallah herkes iş hayatında seni eleştirir, çalışmazsan “ Ne zaman işe gircen marı?” diye her aile toplantısında karnını deşerler. Ortası yok yani!

“Ee Ne Zaman Evleniyon?”

Bu meşhur soru… Tekirdağ’da yaşayıp 25 yaşını geçtiysen, başına gelen en büyük sınavdır. Komşu teyze, bakkal amca, hatta otobüs şoförü bile bu soruyu sorar: “Evlenmiyon mu kız? Yoksa bekar mı kalıcan ?” Yahu bir rahat bırakın, kendi halimizde yaşayalım! Hele bir de hala evlenmemiş, kendi ayakları üstünde duran bir kadınsan, “aa bak bu da feminist galiba” diye etiket yer durursun.

“Kız Geceleri Korkmuyon Mu?”

Tekirdağ gibi küçük yerlerde kadınların gece dışarı çıkması zaten başlı başına dert. Akşam 8’den sonra sokaklar tenha, 10’da ise komple sessiz. Geçen otobüs yok, taksi bulsan servet istiyor. Yani şehirde hayat akşamları duruyor denilebilir. Aracın varsa Değirmenaltı’na gidip hepsi birbirinin aynısı olan bir kahve dükkanında bir fincan kahveye 150 TL verip sosyalleşebilirsin. Ya da çok şanslıysan; her gitar teline dokunabilenin kendini şarkıcı sandığı bir mekanda canlı müzik dinleyebilirsin. Eğer 30’lu yaşlarını geçmemiş, evde seni bekleyen bir sorumluluğu olmayan ve hala kafası gürültü kaldırabilen bir kadınsan yeni nesil meyhanelerde biraz eller havaya, biraz da dertlenerek akşamını geçirebilirsin. Böyle sessiz bir şehirde gece eve dönmek de sıkıntı. İnsan ister istemez ürküyor. Hiçbir şey olmasa bile sayıları azımsanamayacak kadar çok olan sokak köpekleri bazen korkutucu olabiliyor. “ Çü be çü!” diye bağırınca da gitmiyor bazıları, bizim buralı değiller demek ki olsalar dilimizi anlarlardı.

Ee nolcak şimdi? Gece evde oturup çayını içeceksin, arkadaşlarla da WhatsApp’tan dertleşeceksin, Instagram’da kaydırıp reels izleyeceksin. Şansın varsa bir Netflix, yoksa Trakya usulü çekirdek çitlemek…

” Dedikoduysa Bizde de Var!”

Tekirdağ’ın mahalle baskısı mı? Ah be kızçem, ne baskı ama! Burada komşular CIA gibi çalışır. Balkonda oturmuşsun, telefonla konuşuyorsun… Daha telefonu kapatmadan “kız kimle konuşuyordun, damat mı buldun?” diye duyarsın yan balkondaki komşu teyzeden. Sabah kahve yapmaya kalkarsın, dedikodu bacayı sarmış. Hele bir de kendini salıp dertleşeyim dersen, yandın; ertesi gün tüm mahalle senin aşk hayatını biliyor! Evine kim gelmiş, ne zaman gelmiş, ne kadar kalmış, saat kaçta çıkmış, ya da çıkmamış! , hatta giydiği kıyafet kombinine kadar her şey en ince ayrıntısıyla itinayla gözlemlenir.

Ama hakkını yememek lazım. Kadın dayanışması burada bir başka güzeldir. Mesela Tekirdağ’da kadın dernekleri, kurslar, “haydi el birliğiyle üretelim” etkinlikleri derken bir şekilde hayatta kalırsın. Kadınlar birbirine destek olur, birlikte işler yapar, hatta dedikoduyu bile destek formatında sunarlar. “Bak kızım, aman o çocuğa dikkat et, az biraz çakal gibi, hani iyi niyetli söylüyorum!” diyerek olası tehlikelere karşı uyarılarda da bulunurlar.

“Tekirdağ’da Kadın Olmak Kah Gülüp Kah Ağlamak Demek!”

Sonuçta, Tekirdağ’da kadın olmak hem macera hem mücadele. Bir yandan seni çekiştiren bir toplum, diğer yandan seni destekleyen bacılar… Hayat hem zor, hem de kahkahalarla dolu. Ama işte Trakya kadınları güçlüdür be, kolay pes etmez! Dedikoduysa, baskıysa, kısıtlamaysa, hepsini “ohhh, biz bununla da baş ederiz!” diyerek savuşturur. Ve elbette her zorluğun ardından kahveyi alıp şöyle bir deniz havası çekeriz; “Oh be dünya varmış!”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER