Acılarınızın hepsi sizlere bir ders vermek zorunda değildir, her zaman bir şeyler başarmak zorunda değiliz.
Başarısız olmak bir sonra ki başarı için bir öncüdür.
Eğer ortada bir sorun varsa, onu çözme yolu problemi yaratanlar ile değildir.
Bazen terk etmek, bazen kaçmak, bazen uzaklaşmakta bir problem çözme yoludur.
Klasiklerden olan Jose Mauro De Vasconceles’in Şeker Portakalı kitabında acıya şöyle bir tabir kullanılmıştır,
Acılar kaç gün sürer Portuga ?
40 gün.
40 gün sonra geçecek mi ?
Hayır, alışacaksın..
Kaçamadığımız veya çözemediğimiz sorunları alışarak hafiflete bileceğimize dair çok güzel bir alıntıydı.
Fakat her zaman alışmak, kaçmak, uzaklaşmak bir çözüm yolu değildir.
Uzaklaştığımızda bizde o olayın, o kişinin, o yokluğun boşluğu bulunduğunda, bize acı verdiği kadar, yokluğunda da üzebilir.
Alice Feeney’in “Taş Kâğıt Makas” kitabında, her bir kaçışın her bir problem çözümünün bir başarı getirmeyeceğine örnek olarak “Her hikaye mutlu son ile bitseydi, yeniden başlamamız için bir sebebimiz olmazdı” sözü çok büyük bir tesellidir.
Her bitiş bir başlangıç değildir, geçmişe takılarak, geleceği planlayarak asla değiştiremeyiz.
Kader çizginizden bir insan çıktı ise, aynı mahallede olsanız bile karşılaşmazsınız.
İzlediğim bir videoda şöyle bir repliğe karşılaşmıştım; Her neyi seçerseniz seçin, aklınız hep o seçemediğinizde kalacaktır.
Hayatta her şey yüzde ellidir. Aklın ile davransan yüreğin, yüreğinin sesini dinlesen aklın, sana bu soruyu hep soracaktır.
Seçemediğin hep acı verecektir.
Yapamadıklarına odaklanmaktansa, yapabildiklerini en iyi şekilde başarmayı dene, unutma ki; Hayat sebep sonuç oyunudur ve herkes seçimlerinin bedelini öder.