İstanbul Sözleşmesi Neden Önemli?

İstanbul Sözleşmesi Neden Önemli?

Yayınlama: 25.08.2020
533
A+
A-

Tekirdağ Barosu Kadın Hakları Komisyon Üyeleri Avukat Şölen Yenidoğan ve Gökşin Kavas, son zamanlarda oldukça tartışılan ve tüm partilerin kadın kolları ve her kesimden kadın derneklerinin tek ses olup, desteklerini duyurdukları İstanbul Sözleşmesi’nin önemini anlattı.

Birçok konuda tartışılan İstanbul sözleşmesinin neden önemli olduğuna dikkat çeken Avukat  Şölen Yenidoğan,  “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan ve İstanbul’da imzalanmış olması sebebiyle ile İstanbul Sözleşmesi olarak anılan sözleşmenin kadına karşı şiddet ile mücadelede tam anlamıyla kapsayıcı bir sistem kurmayı hedeflediğini kaydetti.

11 Mayıs 2011’de imzaya açılan ve Türkiye’nin, sözleşmeye imza atan ilk devlet olduğunu vurgulayan Şölen, “Sözleşme, kadına karşı şiddetin eşitsizlikten doğduğunu ve eşitsizliğin şiddeti arttırdığını söylüyor. Sözleşmeye göre ev içi şiddet “özel alanda” bırakılacak bir sorun değildir. Gelenek, töre, din, ya da “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi kesinlikle kabul edilemez” dedi.

Sözleşme kapsamında kadın örgütlerinin büyük mücadeleleri sonucunda ülkemiz adına atılan en somut adımlardan birinin 2012 yılında çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun olduğunu aktaran Şölen, kanunun şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarıldığını kaydetti.

SÖZLEŞMELERİN VARLIĞI UYGULAMALARA BAKILDIĞINDA YETERLİ KALMIYOR

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun, şiddetle mücadele için en önemli yasal araçlardan ikisi olduğuna dikkat çeken Şölen,  “Ancak kanunların veya sözleşmelerin varlığı, uygulamaya baktığımda yeterli kalmamaktadır. Asıl önem arz eden hususlar somut adımlar atmaktır, harekete geçmektir, zihniyeti değiştirmektir. Emniyete giden kadınların şikayetleri dikkate alınmalı, cinsiyetçi politikalardan uzaklaşılmalı, boşanmak isteyen kadına kati suretle kusurlu gözü ile bakılmamalı, ağaç yaş iken eğilir mantığı ile çocuklarımıza kadının toplumdaki yeri aşılanmalı, kadına birey olarak değer verilmediğini gösteren söylemler artık tarih olmalı. İşte tüm bu izah edilen hususlar yalnızca iki kapak arasında kalmazsa hedefe ulaşılmış olacaktır” ifadelerini kullandı.

‘‘SÖZLEŞMEDE 4 ÖNEMLİ NOKTA MEVCUTTUR’’

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun temsilcisi Gülsüm Kav’ın, BBC’ye yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin 4 önemli noktasına değindiğini hatırlatan Şölen, “Sözleşme ilk olarak önleyici tedbirlerden söz ediyor. Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratın. Bu da eşitlikçi toplumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma, eğitimler de dahil olmak üzere her türlü yolla yayın. İkincisi, hemen böyle bir toplum yaratamayabilirsiniz, şiddet eski ve köklü bir sorun diyerek anlayışlı davranıyor sözleşme imzacı devletlere. Hemen böyle bir toplum yaratamazsan, tehdit söz konusuysa, kadınları etkin, aktif koru diyor. Yani bizim için 6284 sayılı kanunun tam ve doğru uygulanmasından bahsediyor.Üçüncü adımda da diyor ki, önleyici bir toplum yaratamadın, kadını korumak istedin ama koruyamadın, ola ki bir kadın zarar gördüyse, o zaman en azından etkin kovuşturma yapmak ve etkin ceza sistemi olsun, adaleti sağlamak en önemlidir.En son olarak da, sözleşme artık anlayışlı değil, talepkâr. Bunları yapıyorsan bile yetmez, bana kadınları geleceğe dönük nasıl güçlendireceksin, onu göster diyor” şeklinde konuştu.

SÖZLEŞME TARAFLARI HANGİ KANUNİ VE DOĞRU ADIMLARI ATMAKLA YÜKÜMLÜ KILIYOR?

Sözleşmede kadına karşı şiddetin nasıl anlatıldığını aktaran Avukat Gökşin Kavas ise  kadına karşı şiddet tanımının, “ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin, her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddeti, şiddet tehdidi olarak içerdiğini belirtti.

Sözleşmenin,  aile içi şiddeti ise; mağdurla aynı ikametgâhı paylaşmakta olsun, olmasın,  aile içinde, aile biriminde mevcut yada  daha önceki eşler, birlikte yaşayan bireyler arasında tanımlandığını dile getiren Kavas, “Sözleşme, tarafların her türlü şiddet eylemini ve ayrımcılığı önleyecek “gerekli yasal ve diğer tedbirleri” almasını zorunlu kılıyor, kadınları güçlendirecek faaliyetlerin yaygınlaştırılmasını istiyor. Sözleşmeyle birlikte taraflara, ulusal anayasalarına veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil etme ve bu ilkenin uygulanmasını sağlama, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklama ve kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ile uygulamaları yürürlükten kaldırma zorunluluğu getiriliyor. Sözleşme hükümleri uygulanırken, “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü” v.b. kimlik özelliklerinin yanı sıra “cinsel yönelim” temeline dayanarak ayrımcılık yapılamayacağının üstünde duruluyor” ifadelerini kullandı.

KURUMLARINDAN SÖZLEŞMENİN GETİRDİĞİ YÜKÜMLÜLÜKLERE UYGUN BİR BİÇİMDE HAREKET ETMELERİ İSTENİYOR

Devlet görevlilerinden ve kurumlarından sözleşmenin getirdiği yükümlülüklere uygun bir biçimde hareket etmelerinin istendiğini aktaran Kavas, şunları kaydet:

Taraflardan sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesi için gerekli finansal ve insani kaynakları tahsis etmelerinin yanında, kadına karşı mücadelede aktif rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını desteklemeleri ve bu kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri noktasının üzerinde duruluyor.

SÖZLEŞMEDE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLEMİ VE YOK OLMASI İÇİN NE GİBİ HÜKÜMLER VAR?

Sözleşmede, “Taraflar kadınların daha alt düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla, kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır” deniyor.

Sözleşmede “namus” kavramına atıfta bulunuluyor, “Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde ‘namus’ gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir” deniliyor.Sözleşmede taraflardan, özellikle gençler ve erkekler olmak üzere toplumun tüm bireylerinin her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeleri isteniyor.Her türlü şiddetin engellenebilmesi için eğitimin önemine vurgu yapıyor. Resmi müfredata, “kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların” öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi isteniyor.Sözleşme, bu ilkelerin yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri almakla da tarafları yükümlü kılıyor.Taraflardan ayrıca ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme amacıyla, özellikle aile içi şiddet girişiminde bulunanların şiddeti dışlayan davranışlar benimsemelerine yönelik eğitim programlarının oluşturulması isteniyor. Cinsel suç girişiminde bulunanlar için de benzer şekilde eğitim programlarının oluşturulması talep ediliyor.

SÖZLEŞME HÜKÜMLERİ MAĞDUR OLAN KİŞİLERİ NASIL KORUYOR, HANGİ SUÇ VE SUÇ UNSURLARINI  CEZALANDIRIYOR?

Şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması sözleşmede zorunlu kılınıyor.Başta kadın ve çocuklar olmak üzere şiddet mağdurlarına kalınacak yer sağlanması da sözleşmenin gereklerinden biri.Sözleşme taraflardan şiddet olaylarıyla ilgili, gizlilik ilkesi kapsamında ve ülke çapında 7 gün 24 saat faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatları oluşturmalarını istiyor.

CİNSEL ŞİDDET MAĞDURLARINA HEM TIBBİ HEM DE PSİKOLOJİK DESTEK SAĞLANMASI ÖNGÖRÜLÜYOR

Şiddet olayına tanıklık eden çocuklara da psikososyal danışmanlık hizmeti sağlanması sözleşmede yer alan yükümlülükler arasında.Sözleşme ayrıca mağdurların şiddet uygulayanlara karşı hukuki yollara başvurmasının ve tazminat almasının da önünü açıyor.Sözleşme taraflara, “zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri” alma zorunluluğu getiriyor.

SÖZLEŞMEDE PSİKOLOJİK ŞİDDET VE TACİZ AMAÇLI TAKİBİN DE CEZALANDIRILMASI İSTENİYOR.

Bir kişiyle rızası olmaksızın vücut parçası veya cisimle cinsel ilişkiye girmenin yanı sıra, bir kişinin rızası olmadan üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak da cinsel şiddet kapsamına alınıyor.Eski veya mevcut eşler veya birlikte yaşayanlar arasında bu tür eylemler de cinsel şiddet kapsamında değerlendiriliyor.Sözleşmede taraflar, bir kişinin ya da çocuğun evliliğe zorlanmasının cezalandırılmasını da temin etmekle görevlendiriliyor.Sözleşme ile zorla gerçekleştirilen kadın sünnetleri yasaklanıyor, kadınların zoraki kürtaja ve kısırlaştırılmaya karşı da korunması isteniyor.Sözleşme ile cinsel mahiyette fiziksel davranışların yanı sıra sözlü veya sözlü olmayan davranışlar da “cinsel taciz” kapsamına alınıyor ve cezalandırılmaları isteniyor.Sözleşmede yukarıda belirtilen suçların işlenmesine yardımcı olmanın da yasalarla suç kapsamına olması ve bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği isteniyor.

HABER: SERAP CÖMERTOĞLU