GİDİLECEK YOL BELLİ

GİDİLECEK YOL BELLİ

Yayınlama: 14.11.2018
772
A+
A-

Ülke olarak sosyo kültürel ve bilimsel alanda çağa ayak uydurmanın, gelişme göstermenin ötesinde daha da çok yozlaşmanın yaşandığı dönemde, yazar Tolga Aydoğan’ın birçok kişinin ismini bile duymadığı dünyanın en büyük değerlerinden, bilim insanlarından biri olan Arsev Eraslan’ın hikayesini anlattığı paylaşımı, izlenmesi gereken yolun ne olacağını hatırlattı.

Aydoğan’ın, NASA’da görev alan ve Apollo 11 projesinin yazılımlarını gerçekleştiren Eraslan ile fotoğrafının yer aldığı paylaşımını okurken, hem gurur duydum hem de içimde derin bir hüzün hakim oldu.

Gurur ve heyecanla satırları tek solukta bitirirken, sonlara doğru istikbalin göklerde olduğunu söyleyen, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen o büyük isimle karşılaşınca ise; ne kadar yok edilmeye çalışılsada hangi yoldan gidilmesi gerektiği gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Aydoğan’ın, bilim insanı Eraslan’ın kısa bir hikayesini dile getirdiği ve birçok şeyi anlattığı paylaşımı ise şöyle:

Yanımda gördüğünüz 81 yaşındaki adamın ilginç bir özelliği var. Kendisi dünyanın en mütevazı insanı. Onu ilginç kılan aslında bu özelliği değil, Dünya için önemli bir işi gerçekleştirmiş olması. Tarihler 20 Temmuz 1969’u gösterdiğinde 1,5 milyar insan televizyonlarına odaklanmış Neil Armstrong’un Ay’da yürüyecek olmasını heyecanla bekliyordu. Armstrong’un “Benim için küçük ama insanlık adına büyük bir adım” diyerek nitelendirdiği bu yürüyüşün ardında bu yanımdaki beyefendi vardı. Nasıl mı? Kendisi de o an TV başındaydı. Tullahoma’da bir evde. Yanında da bir düzine bilim insanı. Spiker o an beklenmedik bir haber verdi “Astronot Armstrong’un bilgisayarı bozuldu, Ay’a iniş yapamayacak!” Bu ana şahitlik edenler üzüntü verici bu haberi alınca büyük bir hüsrana uğradı. Tullahoma’da bu evdeki bilim insanları da sukutuhayal içindeydi.Sonra içlerinden biri “Telaşa gerek yok, Neil modülü Ay’a indirebilir. Bilgisayarın bozulma ihtimaline karşı, manuel olarak indirebilmek için üzerinde 1,5 yıl çalıştı” dedi. Bu cümle üzerine şaşkınlığa uğrayan bilim insanları “Sen nereden biliyorsun be Türk?” deyince yanımda

bulunan ve o vakit 32 yaşında olan bu bey “Ben Arsev Eraslan, NASA’da Apollo 11 Projesinde yazılım ayağında çalışıyorum” dedi. Evet yanımdaki bu adamın tahmini doğru çıkmıştı, Armstrong bilgisayarın bozulması üzerine manuel olarak modülü Ay’a indirmişti. 1,5 milyar insan izlemiş,insanoğlunun Ay’a ayak basmasından ötürü gururlanmıştı. Eraslan’ın NASA’daki görevi ise modülün Dünya’ya dönüşü yani “re-entry” yazılımlarını gerçekleştirmekti. Yanında da üç öğrencisi vardı. “Yazılımları biz yaptık” diye anlatırken konuşmanın bir yerinde “hem yazılım yapıyorumhem de o üç öğrenciye iş öğretmeye çalışıyorum” dedi. Ağzından bir şey kaçırmıştı sanki… Durdum. “Nasıl yani öğrencileriniz yazılım bilmiyor muydu?” diye sordum, mütevazı bir şekilde “yazılımların hepsini ben yaptım” diye utanarak yanıtladı sorumu. Evet, bu bey Armstorng,

Collins ve Aldrin’in Dünya’ya sağ salim dönmesi için gerekli yazılımları gerçekleştirdi. Yani Eraslan’ın yaptığı yazılımlar olmasaydı o modül Dünya’ya inemeyecekti. Başka ne mi yaptı? ABD’deki nükleer santrallerin çevreye olan etkisini minimuma indirmek için yazılım geliştirdi,Ay’da kristallerden mücevher yetiştirmek için yazılım geliştirdi, suçluyu yüzünden tanıyan dünyadaki ilk 3D Yüz Tanımlama Teknolojisini geliştirdi. Bu yazılımla 1999 senesinde ABD’de ödül kazandı. Yani günümüzde kullanılan yüz tanımlama ilk kez bir Türk’ün yani bu yanımdaki

beyefendinin geliştirdiği teknoloji ile hayat buldu. Uzun süre NASA’da bilim insanı olarak görev aldı, ABD’deki birçok üniversitede profesör olarak öğrencileri ve NASA personelini eğitti. Peki nereden merak sardı buna? Babasının kitaplarından! Uçak teknolojisi ve havacılıkla ilgiliydi bu kitaplar. İçinde ABD’nin Japonya’yı bombaladığı uçağın fotoğrafını gördü ve maketini yaptı. Henüz ilk okuldaydı ve model uçak yapıyor, kitaptaki gibi aynı şekilde boyuyor, pervanelerini takıyordu. O kadar çok model uçak yapmıştı ki evin bir odası dolup taşmıştı. İşte o kitapla başladı her şey. Babası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk uçak mühendisi Necdet Eraslan’dı. Atatürk, Necdet Eraslan’ı Fransa’ya gönderdi ve Paris’te 1928’da Ecole Nationale Superieure de L’Aeronautique’te havacılık ve uçak mühendisliği öğrenimi gördü. Sonrasında ABD’ye1937’de Türkiye için satın alınacak uçakların temini için bizzat Atatürk tarafından gönderildi. Sonra ne mi oldu? Necdet Eraslan, Türkiye’deki ilk dizel motoru icat etti. Su türbinleri yaparak elektrik üretti. ‘Karman Line’ yani dünya ile uzayın birleştiği çizgiyi ortaya çıkaran dünyaca ünlü bilim insanı Theodore von Kármán’ın “Gel ABD’de kal sana profesörlük verelim” teklifini “Atatürk’ün ülkesinde yapmam gereken işler var” diyerek reddetti. İstanbul Teknik ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde profesör olarak çalıştı.1963’te ABD’ye profesör olarak gitti Necdet Eraslan. Louisiana State University Makine – Uzay Havacılığı bölümünde profesörlük yaptı. Bir yandan da NASA’daki görevlilere ders verdi. Bu öğrencilerin hepsi Apollo 11 projesinde çalıştı. Yani baba Necdet Eraslan da Ay’a gidilmesi için dolaylı olarak katkı sağladı. 24 adet kitap yazdı, motor ateşlemesi konusunda büyük çabalar kat etti, TÜBİTAK’ın kurulmasının fikir babası oldu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk uçak mühendisi olarak tarihe geçti. Bu baba oğul Atatürk’ün izinde bilimi geliştirerek Ay’da yürünmesini sağladı. Bu Türkleri biliyor muyduk? Maalesef hayır. Benim Yazar Tolga Aydoğan olarak görevim Atatürk’ün izinde giden bu insanları ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda Atatürk’ün İzindekiler isimli kitabımda kısa da olsa yer verdiğim bu baba-oğulun hikayesini ayrı bir kitap olarak yayımlayacağım. Onlar bilimin ışığında, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde bu ülke ve insanlık adına önemli işlere imza attılar. Onların ortak noktası Atatürk’tü ve O’nun aydınlattığı yoldu. Gittikleri yol ise O’nun iziydi. O izi takip eden birileri daha vardı. Nasıl mı? ABD Başkanı Nixon’un özel uçağı 20 Ekim 1969 saat 11.55’te Ankara Esenboğa Havalimanı’na iniş yapar. Bu uçaktan inen kişiler Ankara caddelerinde üstü açık bir Cadillac ile geçerler ve kendilerini bekleyen Ankaralıları selamlarlar. Bu heyet, büyük saygı duydukları birini görmeye gelmiştir. Saygı duruşunda bulunup çelenk bırakırlar. Saygı duydukları bu kişi 1930’ların başında Eskişehir’de ‘Çok değil yüz yıla kalmaz insanoğlu Ay’a gidecektir’ sözünün sahibidir. Heyetin gittiği yer Anıtkabir,

saygı duruşunda bulundukları kişi ise Atatürk’ten başkası değildir. Bu arada Anıtkabir’i ziyaret eden bu kişiler kim diye soracak olursanız; Apollo11 projesiyle Ay’a giden üç kişilik mürettebat; Neil Armstrong, Michael Collins ve Edwin E. Aldrin’dir.