Çocuğun İşlevlerini Gerçekleştirmesini Engelleyebilir !

Çocuğun İşlevlerini Gerçekleştirmesini Engelleyebilir !

Yayınlama: 29.09.2022
787
A+
A-

Çocuklarda kaygının, yoğun veya sürekli yaşanmasının çocuğun işlevlerini gerçekleştirmesini engelleyebileceği konusunda uyarılarda bulunan uzmanlar,  kardeş doğumu, taşınma, okula başlama gibi durumlarda, çocuğu bilgilendirerek, önceden hazırlanması gerektiğini, bilgilendirilen çocukta kaygı seviyesinin en alt düzeyde yaşanacağını belirtiyor.

İnsanın, duygu durumu, kişiliği, çocukluk evresinde, aile ve sosyal çevresi ile şekillenir. Öz güven, kaygı, endişe gibi durumların temelinde ise çocukluk evresinde kurulan iletişim yer alıyor.

Psikolojik olarak da sağlıklı ve yeterli bir yetişkinlik evresi için ebeveynlerin davranışlarının önemli olduğunu kaydeden Klinik Psikolog Mısra Nişancı, ebeveyn  çocuk arasındaki pozitif  ilişkilerin, yaşam boyu sürerek, bağımsızlık ve yeterlilik duygusunun oluşumunda etkin olduğuna dikkat çekiyor.

Öncelikle ebeveynlerin, çocuğun özvarlığının oluşumunda en önemli rolünün  özdeşim modelleri olduğunu aktaran Nişancı, çocuğun özdeşim modellerini kendisine örnek alarak, yaşamıyla ilgili olumlu ve olumsuz davranış kalıpları geliştirdiğini kaydediyor.

Kaygı, kaynağını  çocukluk yıllarından aldığını söyleyen Nişancı; çocukluk döneminde karşı karşıya  kalınan sürekli reddedici, küçük düşürücü, onur kırıcı tutumlar, ergenlik döneminde  akranların ya da diğer yetişkinlerin alaycı tutumları, ceza verirken ebeveynlerin  cezaya eşlik eden antipatik  tutumları, çocuğun psikolojik ya da fiziksel  baskı altına alınması , çocuğun altını ıslatma durumunun ya da  cinsellik içeren oyunlarının tepkiyle karşılanması, aşırı koruyucu tutumlar, ebeveynlerinde  kaygı seviyesinin yüksek olması, birbirine zıt olan  istekler,  ailelerde boşandıktan sonra bile devam eden anne-baba arasındaki tartışmaların, çocukta kaygının oluşmasına sebep olduğunu kaydetti.

Kaygının öğrenilen bir duygu olduğunu aktaran Nişancı, annelerin kaygı seviyesinin, çocukların kaygı  seviyesini etkileyebileceğini dile getiriyor.

KAYGININ YÜKSEK OLMASI ÇOÇUĞUN İŞLEVLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMESİNİ ENGELLEYEBİLİR

Her duygu gibi kaygının da doğuştan geldiğini ifade eden Nişancı, şunları paylaşıyor:  “Aslında  kaygı pekçok  tehlikeli duruma uyarıcı ya da  uyum sağlayıcı bir tepkidir ve hayatta tutunmamızı sağlar. Kaygı tehlikelerden korunmamız, tehlikelerle baş edebilmemiz, tehlikelere karşı koyma ve gerektiğinde tehlikelerden kaçabilmemiz için hayatımızda olması  gereken bir duygudur. Problem , kaygının şiddeti ve sürekliliğindeki yükselişin  bireyin performansında ve yaşama sağlamak zorunda olduğu uyumunda istenmeyen psikolojik baskıya sebep  olduğunda ortaya çıkmaktadır .  Bu baskının yoğun veya sürekli yaşanması çocuğun işlevlerini gerçekleştirmesini engelleyebilmektedir.”

SIK SIK KAYGI YAŞANMASI PATOLOJİK

Çocuğun gelişimiyle beraber, anneden ayrılma kaygısı, kardeş kaygısı, okul kaygısı, arkadaş edinememe kaygısı gibi farklı şekillerde kaygı hissini  yaşadığına değinen Nişancı,  çocuğun günlük yaşantısında değişken  olaylara bağlı olarak kaygı durumunu  yaşamasının normal karşılanırken , değişken  durumlar dışında, sık sık kaygı yaşamasının patolojik olarak değerlendirildiğini belirtiyor.

ÇOCUK, KAYGIYI OLUŞTURAN EBEVEYN DAVRANIŞLARIYLA DEĞİL, SEVGİ VE GÜVEN DUYGUSUYLA YETİŞTİRİLMELİ

Sağlıklı bir çocuk ,dünyaya geldiği an itibarıyla, kaygılı düşünce ,tutum ve davranışlarla değil sevgi ve güven duygusu içinde yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen Nişancı, kaygıyı  yaratacak ya da artıracak ebeveyn davranışları yerine, çocuğun bir birey olduğu gözetilerek ona karşı  tutarlı davranışlar  sergilenmesi gerektiğinin önemli olduğunu vurguluyor.

Çocuk ve yeteneklerinin, hem ebeveynleri  hem de öğretmeni tarafından iyi bir şekilde gözlenmesi gerektiğini aktaran Nişancı şunları kaydetti: “Çocuk, yaşıtlarıyla kıyaslanıp,  kapasitesinin  üstünde bir performans sergilemesi için zorlanmamalıdır. Kaygı durumunu  yaşayan çocuğun bu duygusu  önemsenmeli, küçümsenmemeli, çocuğun içinde bulunduğu durum açıklanarak, kaygı seviyesi düşürülmeye çalışılmalıdır. Çocuğun  hayatıyla ilgili olağandan farklı şeyler hissetmesine neden olacak durumlar karşısında; kardeş doğumu, taşınma, okula başlama veya başka bir okula geçiş yapma gibi durumlara, önceden hazırlanmalıdır. Bilgilendirilen çocukta kaygı seviyesi en alt düzeyde yaşanacaktır”

Haber: Serap Cömertoğlu İşcan