Çiftçiler, Şirketlerle Olan Savaşı Kaybetti! Gıda Sağlığı ve Gıda Güvenliği Tehlikede!

Çiftçiler, Şirketlerle Olan Savaşı Kaybetti! Gıda Sağlığı ve Gıda Güvenliği Tehlikede!

Yayınlama: 23.05.2022
584
A+
A-

Hububat Üreticileri Sendikası Genel Başkanı, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu, çiftçilerin şirketlerle olan savaşı kaybettiğini söyledi. Aysu, Trakya bölgesinde sadece bir holdingin bankalardan icra yoluyla aldığı arazi miktarının 220 bin dönüm olduğunu ve tarlaları alan bir holdingin, tarlaları işlemediğini, gıda güvenliği ve gıda sağlığının tehlikede olduğunu kaydetti.

Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından Sosyoloji Günleri Etkinliği kapsamında ekoloji ve sosyoloji sempozyumu düzenlendi. İki oturum şeklinde gerçekleşen sempozyumda;  ekoloji ve insan, ekolojinin gelişimi, hakim sosyal paradigmada ekolojik paradigma,  gıda egemenliği, üreticinin gözünden ekoloji ve tarım konuları işlendi.

Gıda egemenliğine ilişkin konuşma yapan Hububat Üreticileri Sendikası Genel Başkanı, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu, gıdanın şirketlerin eline geçtiğini ve dünyanın gıda savaşı verdiğini kaydetti.

Ukrayna’da yaşanan savaşın, gıda savaşı olduğunu vurgulayan Aysu; “Ukrayna’ nın 45 milyon nüfusu var. 600 milyon insana yetecek üretim yapıyor. Dünyada ki siyah toprakların 3/1’i Ukrayna’da. Siyah toprak, gübre demektir. Su bol olunca 600 milyona yetecek ürün üretiyor. Rusya Kiev’i aldığında bankasıyla madenleriyle almıştı. Şimdi gıdayı ele geçirip, dünyaya hakim olmak istiyor. Tamamen gıda savaşıdır. Ukrayna’da bir çiftçini tapusu yoktur. Toprağın tamamı devlete aittir. Devlet, çiftçiye, şirketlere, Arabistan’dan Çin’e kadar devletlere kiraya verir. Gıda üzerinde şirketlerin kavgası sürüyor. Gıda her şeyin önüne geçmiştir” dedi.

TANKSIZ TÜFEKSİZ MECLİSTEN GEÇTİ

Amerika’nın Irak’a tanklarla, tüfeklerle girdiğinde ilk yaptığı şeyin, tohum bankasına el koymak olduğunu ve 81 nolu kararname ile yerel tohum kullanımını yasakladığını aktaran Aysu; “ 81 nolu kararnamenin noktasına virgülüne dokunulmadan, tanksız, tüfeksiz bizim meclisten de geçti. Kanun diyor ki yerel tohumdan üretim yapabilirsin, ürettiğini satabilirsin fakat içerisinde ki tohumu çıkarıp, satamazsın. Ancak bedelsiz takas edebilirsin diyor. Çiftçiler kendi aralarında tohum takası gerçekleştiriyor. 5553 sayılı tohum yasası kanunu çıkarılırken, bilirkişi olarak davet edildiğimiz de yasaya karşı çıktık. Tohumu ele geçiren, tarımı ele geçirir. Şirketler bunu fark etti. Tohumu ele geçirdiğimiz zaman tarım ve gıdaya sahip oluruz denildi” ifadelerini kullandı.

DÜNYA’DAKİ FINDIĞIN YÜZDE 70’İNİ ÜRETEN TÜRKİYE FİNLANDİYA’DAN FINDIK İTHAL ETTİ

1994 yılında Dünya Ticaret Anlaşması yapıldığında ise  gelişmiş ülkeler 5 yıl gelişmemiş ülkeler 10 yıl için geçerli olan imzaların ne anlama geldiğini bilinmediğini vurgulayan Aysu; “ Bu imzalar,özel sektör ve devletin rekabet edemez anlamına geliyor. Özel sektör bu yolu ben yapacağım diyorsa devletin yapmaya yetkisi yok. Dünya ticaretini geliştirmek için kendine yeterli olduğu üründen  yüzde 5 dışarıdan mutlaka almalısın denildi. Bunun için Finlandiya’da bir tek fındık ağacı yoktur. Dünyada ki fındığın yüzde 70’ini Türkiye üretir. 8 Yıl önce Finlandiya’dan fındık ithal ettik. Kabul edilmediğinde ise orada ki zararın karşılanması gerekiyor. Görünen ile yapılan aynı şey değil. Sistemi görmek gerekiyor” şeklinde konuştu.

40 milyon hektar olan meraların 4 milyona kadar düştüğünü sözlerine ekleyen Aysu, son büyükşehir yasası ile birlikte ücret karşılığı otlatma imkanı sunulduğu için çiftçilerin  zor durumda olduğunu vurguladı.

Çiftçilerin şirketlerle olan savaşı kaybettiğini ve yenildiğini belirten Aysu; “Trakya bölgesinde sadece bir holdingin bankalardan icra yoluyla aldığı arazi miktarı 220 bin dönüm. Tarlaları alan holding, tarlaları işletmiyor. Devletten aldığı destek ve teşvikle yeni tarlalar alıyor” ifadelerini kullandı.

ORGANİK TARIM OLARAK UYGULANAN SİSTEM, GERÇEK ORGANİK TARIM DEĞİL

Gıda konusunda yaşanılan panikle birlikte sermayenin gıda alanına de el attığını söyleyen Aysu, organik tarım olarak uygulanan sistemin gerçek organik tarım olmadığını vurguladı.

Üretim modelinin değiştirilmesi gerektiğini aktaran Aysu; “Organik tarım tarzına evet. Mevcut organik tarımın kendisine karşıyız. Gıda konusunda panik yaratılmışken, sermaye buna da el attı. Tarım Bakanlığı bünyesinde 10 bin tane eleman var. Şu an 30 yada 40 tane ziraat fakültesi var ve birçok eleman var, çalışmıyor, işsizler. Bu elemanların organik tarım sertifikası verme yetkisi yok. Organik Tarım yasasında, 23 tane şirkete bu yetki verildi. Bu şirketler her tarlaya geldiğinde 150 dolar alıyor. Sene sonunda bin dolar üzerinde para maliyeti eklenir. Şu zamanda, şu gübreyi, şu ilacı atacaksın diyerek senin bilgini çöp yapar ve kendi işine yabancılaştırır. Organik gübre denilen ise şirketler tarafından üretilir. Onu da para karşılığı almak gerekir. İşinizi kimseye emanet etmeyin. Gübre ve ilaç kullanılmadığı zaman, bir dekardan 4 ton soğan alınırken, bir tona düşecek.  Fakat; toprakta ki organik madde oranı artacak. 5 yıl sonra toprak kendini düzelttiğinde verim, artmış olacak, sağlıklı gıdaya da ulaşılmış olacak” sözlerini paylaştı.

Bilgi paylaşımına ve dayanışmaya dayalı geçmiş, kadim köylü tarımına dönülmesi gerektiğinin altını çizen Aysu, köylü tarımının bugünkü teknoloji ve gelişmişlikle güncellenmesi gerektiğini kaydetti.

ÜRETİCİ VE TÜKETİCİ BULUŞTURULMUYOR

Ürünün, tüketiciye getirilmesinde uygulanan tedarik sistemini de eleştiren Aysu, “Üretici ve tüketiciyi en iyi buluşturma şekli pazarlardır. Buna Türkiye’de engel olundu. Yeni hal yasası çıkarıldı ve yeni bir tedarik zinciri inşa edildi. Çiftçi üretir , tüccar tarladan alır. Çiftçi doğrudan satamaz. Tüccar, en yakın hale götürür, halden  komisyoncu  ürünün götürüleceği başka şehirde ki bir hale ulaştırır.En son ulaştığı yerden komisyoncu manav ve marketlere dağıtır. 7 aşamada komisyoncu ve nakliyeci para kazanır, devlet vergisini alır. Sistem bu şekilde ilerliyor” sözlerini paylaştı.

TRAKYA’DA TARIM TOPRAKLARINDA ORGANİK MADDE ORANI YÜZDE 05

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Gençtan ise Trakya’da ki tarım topraklarında ki organik madde değerinin anız yakımı ile yüzde 05 seviyesine indiğini söyledi.

Ukrayna’da ki kara topraktaki organik madde oranının yüzde 10 ile yüzde 16 olduğuna dikkat çeken Gençtan; “Trakya’da organik madde oranı yüzde 05’dir. Ukrayna’da kara toprak olan bölgede 4 kilo azot kullanılıyor. Biz ise 20 kilo azot ile yarısı kadar verim alıyoruz. İkinci dünya savaşında Hitler, vagonlar dolusu toprak taşıttı. Çok az gübre kullanımı ile yüksek verime ulaşıyorlar. Biz de ise böyle bir şeye ekolojimiz uygun değil. Trakya’da ise yüzde1 civarında olan organik madde oranını, anız yakımı kültürü nedeniyle yüzde 05 seviyesine geldi. Organik madde oranı  yüzde birin altına indi. Şu an organik maddeyi arttırmaya çalışıyoruz”dedi.

Her şeyin kimyasal tarıma dönmüş durumda ve ticaretin elinde olduğunu vurgulayan Gençtan; “Organik maddeniz eksik denilerek bir şişe kimyasal veriliyor. Böyle bir şey yok. Ekim nöbetleriyle yavaş yavaş organik madde arttırılacak.  Buğday ekim nöbetiyle organik maddeyi, yüzde birden yüzde  bir buçuğa çıkardık. 5 yıl uygulama yapılsaydı yüzde iki buçuğa çıkarılırdı ve tarım toprağı için ideal organik maddeye ulaşılırdı. Mevcut sistemde kimyasal ile organik madde arttırıldığı dile getiriliyor. Tamamen uydurma ve dünyanın parası veriliyor” şeklinde konuştu.

Gençtan, Trakya toprağının, Avrupa’yı besleyecek, organik tarıma uygun alan olduğunu  fakat fazla gübre ve petsiz kullanımı nedeniyle  toprağın zehirlendiğini belirtti.

ORGANİK TARIM İÇİN AZ GÜBRE, AZ VERİM

Normal yada organik tarım yapılabilmesi için en az 15 yıl kimyasal kullanımı olmadan tarım yapılması gerektiğini vurgulayan Gençtan; “Şu an olabildiğince güvenilir az gübre, az ve zamanında kullanılan tarım ilacı ile ürün üretilmeye çalışılıyor. Organik ve güvenli tarım istiyorsak az gübre ve az verimle elde edilmeli” sözlerini paylaştı.